Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu, 618. hafta açıklamasında 15 Temmuz Darbe Girişimi’nin yıldönümü nedeniyle “27 Mayıs’tan 12 Eylül’e, 28 Şubat’tan 15 Temmuz’a, tüm darbelere hayır!” mesajı verirken, sadece darbeci kuklalara değil, onların arkasındaki kuklacılara da karşı mücadele çağrısı yaptı
Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu, 618. hafta basın açıklamasında, “27 Mayıs’tan 12 Eylül’e, 28 Şubat’tan 15 Temmuz’a; darbelere hayır!” mesajı verdi. “Bugün 15 Temmuz. Tarihe, darbecilerin kapkara bir utançla, darbeye karşı direnenlerin ise kıvançla geçtiği meşum gecenin yıl dönümü.” diyen Ali Gürler, platform adına okuduğu açıklamanın devamında “O gece, kendisine “Yurtta Sulh Konseyi” adı veren darbeci örgüt; şehrimiz Sakarya da dâhil olmak üzere, birçok şehirde silahlı bir kalkışma gerçekleştirdi. Halkın canına kast eden azgın bir azınlık, tankları masum insanların üzerine sürmekten, savaş uçaklarıyla bombalamaktan ve insanları katletmekten çekinmedi… O gece, gövdesini bu hayâsızca akına karşı siper ederek can veren insanlarımızı bir kez daha rahmetle anıyoruz… Darbecilerin tuzaklarını bozan Rabb’imizden, bize öyle bir geceyi tekrar yaşatmamasını niyaz ediyoruz… 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili yargı süreci sürüyor. Askeriye, bürokrasi, emniyet ve yargı başta olmak üzere birçok alanda kendi paralel örgütlenmesini kuran Fethullah Gülen yapılanmasının vardığı boyut, bu süreçte daha görünür bir hal alıyor. Oysa bu yapılanmanın ne tür bir proje olduğu, çok daha öncesinden belliydi. Sadece, 12 Eylül ve 28 Şubat sürecinde sergiledikleri performansa bakanlar dahi, darbeci yapının kirli ilişki ağının nerelere uzanabildiğini görebilirdi.” dedi.
“Darbelere geçit yok! ABD ve NATO üsleri kapatılsın” pankartı açılan eylemde, darbeci yapıların ABD, İsrail ve NATO ilişkilerine de dikkat çekilerek şu ifadelere yer verildi: “Bir taraftan darbeci kuklalarla uğraşırken, diğer taraftan kuklacılarıyla el sıkışmanın mazereti olmaz. Hem 15 Temmuz darbe girişiminin ardında ABD ve İsrail’in olduğu söylenip, hem de bu fitne odaklarıyla ilişkilere tam gaz devam edilemez. Geldiğimiz noktada, Doğu Akdeniz’de çıkartılan doğalgazın, İsrail’den Avrupa’ya, Türkiye üzerinden taşınması için planlar yapıldığını görüyoruz. Bu izahı, telafisi imkânsız bir çelişkidir… Aynı şekilde, darbeci yapıları koruma ve kollama konusundaki tavrını hiç gizlemeyen ülkelerle işbirliğini de reddetmemiz şarttır. Aksi halde, fitne kol gezmeyi sürdürecektir. Darbe gecesindeki rolüyle gündeme gelen İncirlik Üssü’nün açık kalması, ne bizim ne de bölge halklarının menfaatinedir. Unutulmasın ki, ABD’nin başkanı değişir ama çıkarları değişmez. Ortadoğu ve İslam ülkeleri üzerine hesapları her zaman vardır.. Kirli hesapları bertaraf etmekse bize bağlıdır. Politikamızı, uzak başkentlerde değil, kendi başkentlerimizde belirlemeliyiz. Kendi coğrafyamızdaki tüm komşu halkları, esenlik içinde yaşatacak ilişkileri güçlendirmeli, şiddeti, ayrışma ve çatışmaları değil; barışı ve adaleti tesis etmeliyiz.”
Açıklamada olağanüstü hal uygulamalarının, 15 Temmuz darbesine karşı oluşan toplumsal mutabakatı ve dayanışma ruhunu örselediğine dikkat çekilen açıklamada, “Toplum bir kez daha parçalanıyor, birbirine karşı kutuplaştırılıyor. “Millete ilan edilmediği” söylenen OHAL, çoktandır toplumsal muhalefete yönelmiş halde. Neredeyse hak ve adalet aramanın kendisi suç sayılabiliyor.
Her kararname, kendi mağdurlarını üretiyor. Yargı, yeniden siyasal konjonktüre göre kararlar alırken, en temel hukuk kaidelerini askıya alabiliyor.” eleştirisi yapıldı. Darbe girişiminden çıkarılması gereken dersler olduğu belirtilen açıklamada şu hususlara riayet çağrısı yapıldı: “Ttoplumun tüm kesimlerini, adalet ve hakkaniyet içinde yaşatacağımız bir düzeni tesis etmeliyiz. Hiçbir kişi ya da grubun, devlet gücünü kendi tekeline almasına tekrar izin verilmemelidir. İnsanlar, inancından, etnik kimliğinden, siyasi tercihlerinden ötürü dışlanmamalı, haksızlığa uğramamalıdır. Bunun için devlet, tam anlamıyla kamusallaşmalı, kamu imkânları toplum yararına ortaklaştırılmalıdır. Kamu yönetiminde kayıtsız şartsız itaat, denetimsiz ve hesapsız tasarruf, gizli kapılar ardında pazarlık fasılları mutlak surette kapatılmalıdır. Yandaşlık, dalkavukluk, adam kayırmacılık; geçer akçe olmaktan çıkarılmalıdır. Ehliyet ve liyakat esas alınmalıdır. Unutulmasın ki, bugün kendi çıkarı için sizin her dediğinize baş sallayan; yarın yine kendi çıkarı için başka odaklara da boyun eğecektir.”
Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu, 618. Hafta Basın Açıklaması
27 Mayıs’tan 12 Eylül’e, 28 Şubat’tan 15 Temmuz’a… Darbelere hayır!
Değerli dostlar, aziz Sakarya halkı.
Bugün 15 Temmuz. Tarihe, darbecilerin kapkara bir utançla, darbeye karşı direnenlerin ise kıvançla geçtiği meşum gecenin yıl dönümü. O gece, kendisine “Yurtta Sulh Konseyi” adı veren darbeci örgüt; şehrimiz Sakarya da dâhil olmak üzere, birçok şehirde silahlı bir kalkışma gerçekleştirdi.
Halkın canına kast eden azgın bir azınlık, tankları masum insanların üzerine sürmekten, savaş uçaklarıyla bombalamaktan ve insanları katletmekten çekinmedi. Sakarya Valiliği’ni işgal girişiminde şahit olduğumuz üzere, karşısındakinin kadın ya da genç olup olmadığına dahi aldırmadılar. Darbeye karşı tüm varlığını ve iradesini ortaya koyan sivil insanlara acımasızca ateş açtılar.
İhanet gecesinin sonunda maalesef 248 kişi hayatını kaybetti. 14’ü Sakarya halkından olmak üzere, 1500’ten fazla vatandaşımız yaralandı. O gece, gövdesini bu hayâsızca akına karşı siper ederek can veren insanlarımızı bir kez daha rahmetle anıyoruz. Tedavisi süreci hâlâ devam etmekte olanlara acil şifalar diliyoruz. Darbecilerin tuzaklarını bozan Rabb’imizden, bize öyle bir geceyi tekrar yaşatmamasını niyaz ediyoruz.
Değerli dostlar,
15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili yargı süreci sürüyor. Askeriye, bürokrasi, emniyet ve yargı başta olmak üzere birçok alanda kendi paralel örgütlenmesini kuran Fethullah Gülen yapılanmasının vardığı boyut, bu süreçte daha görünür bir hal alıyor. Oysa bu yapılanmanın ne tür bir proje olduğu, çok daha öncesinden belliydi. Sadece, 12 Eylül ve 28 Şubat sürecinde sergiledikleri performansa bakanlar dahi, darbeci yapının kirli ilişki ağının nerelere uzanabildiğini görebilirdi. Kendisine karşı duranları yargı kumpasları, medyatik yalanları ile karalayan bu şebeke hakkındaki itirazlarımıza zamanında kulak kabartılsaydı, belki bu yapının halka silah doğrultmaya cüret edecek kadar güç devşirmesine geçit verilmeyebilirdi.
Haklı olan eleştirilere kayıtsızlığın bedeli, maalesef çok ağır oldu. Şimdi, bir başka darbe girişimine daha maruz kalmamak için yaşadıklarımızdan günübirlik değil, kalıcı ders çıkarmalıyız.
Darbeler tarihinden alacağımız ilk ders; bu memlekette, toplumun tüm kesimlerini, adalet ve hakkaniyet içinde yaşatacağımız bir düzeni tesis etmenin gerekliliğidir. Hiçbir kişi ya da grubun, devlet gücünü kendi tekeline almasına tekrar izin verilmemelidir.
İnsanlar, inancından, etnik kimliğinden, siyasi tercihlerinden ötürü dışlanmamalı, haksızlığa uğramamalıdır. Bunun için devlet, tam anlamıyla kamusallaşmalı, kamu imkânları toplum yararına ortaklaştırılmalıdır.
Siyasetten, yargıya, emniyetten, eğitime, her alanda adalet sağlanmalıdır. Hiçbir noktada, insanı ezecek kadar gücün ve iktidarın birikmesine, tekelleşmesine olanak verilmemelidir. Ancak o zaman, çıkar odaklarının, kamu gücünü kendi menfaatleri doğrultusunda kullanma planları bozulabilir.
Kamu yönetiminde kayıtsız şartsız itaat, denetimsiz ve hesapsız tasarruf, gizli kapılar ardında pazarlık fasılları mutlak surette kapatılmalıdır. Yandaşlık, dalkavukluk, adam kayırmacılık; geçer akçe olmaktan çıkarılmalıdır. Ehliyet ve liyakat esas alınmalıdır. Unutulmasın ki, bugün kendi çıkarı için sizin her dediğinize baş sallayan; yarın yine kendi çıkarı için başka odaklara da boyun eğecektir.
Sadakat, güce ve çıkara değil; ilkelere olmalıdır. Üzerinde, olağanüstü halde titrememiz gereken en önemli ilkeler ise şüphesiz adalet ve hakkaniyettir. Lakin darbe girişiminden bugüne, tüm bu konularda başarılı bir imtihan verilmediği ortadadır.
Değerli dostlar;
Üzülerek gözlemliyoruz ki; 15 Temmuz gecesi darbeye karşı oluşan dayanışma ruhu, gün geçtikçe örseleniyor. Toplum bir kez daha parçalanıyor, birbirine karşı kutuplaştırılıyor. “Millete ilan edilmediği” söylenen OHAL, çoktandır toplumsal muhalefete yönelmiş halde. Her kararname, kendi mağdurlarını üretiyor. Yargı, yeniden siyasal konjonktüre göre kararlar alırken, en temel hukuk kaidelerini askıya alabiliyor.
Neredeyse hak ve adalet aramanın kendisi suç sayılabiliyor. OHAL gerekçesiyle hiç alakası olmadığı halde grevler dahi yasaklanabiliyor. 28 Şubat sürecinde olduğu gibi tetikçi habercilik, yeniden revaçta. Yaftalama, karalama, susturma ve bastırma siyaseti, hâlâ kabul görüyor. Hep birlikte düşünelim: Tarihten aldığımız dersler bunlar mıdır? Bizi “biz” kılacak değerler daha ne kadar yıpratılacaktır?
Geçmişte, adaletsizlik ve haksızlık karşısındaki itirazları “şimdi sırası değil” ya da “bizi ilgilendirmiyor” diye ötelemenin, hukuksuzluklar karşısında susmanın, ne tür kumpaslara yol açtığı ve hangi mağduriyetleri ürettiğini yaşayarak öğrenmedik mi? Hata, hata ile düzeltilebilir mi? Bu hale, mevcut gidişata son verilmelidir. Darbeleri ve darbeci yapıları tasfiye de dâhil olmak üzere, her şey hukukla, adaletle sağlanmalıdır. O zaman ne suçlular cezasız kalır, ne de masumlar haksızlığa uğrar.
Almamız gereken bir diğer ders de şudur: Bir taraftan darbeci kuklalarla uğraşırken, diğer taraftan kuklacılarıyla el sıkışmanın mazereti olmaz. Hem 15 Temmuz darbe girişiminin ardında ABD ve İsrail’in olduğu söylenip, hem de bu fitne odaklarıyla ilişkilere tam gaz devam edilemez. Geldiğimiz noktada, Doğu Akdeniz’de çıkartılan doğalgazın, İsrail’den Avrupa’ya, Türkiye üzerinden taşınması için planlar yapıldığını görüyoruz. Bu izahı, telafisi imkânsız bir çelişkidir. Söz konusu boru hattı projesi, siyonist varlığı kalıcılaştıracaktır. İlk kıblemiz Mescid-i Aksa’yı işgal altında tutan, Gazze’deki ablukasıyla her gün yeni ölümlere yol açan siyonist İsrail ile normalleşmeyi kesinlikle kabul etmiyoruz. Aynı şekilde, darbeci yapıları koruma ve kollama konusundaki tavrını hiç gizlemeyen ülkelerle işbirliğini de reddetmemiz şarttır. Aksi halde, fitne kol gezmeyi sürdürecektir.
Darbe gecesindeki rolüyle gündeme gelen İncirlik Üssü’nün açık kalması, ne bizim ne de bölge halklarının menfaatinedir. Unutulmasın ki, ABD’nin başkanı değişir ama çıkarları değişmez. Ortadoğu ve İslam ülkeleri üzerine hesapları her zaman vardır. Bunun için, belki bir gün darbeci kuklalarından bile vazgeçerler. O gün dahi, hangi hesabı yaptıklarını sorgulamaktan vazgeçemeyiz. Bu coğrafyada, ABD-İsrail eksenli politikalardan kurtulmadan, başka bir darbe, başka bir işgal girişimi, başka bir iç karışıklık ihtimali her zaman olacaktır. Kirli hesapları bertaraf etmekse bize bağlıdır. Politikamızı, uzak başkentlerde değil, kendi başkentlerimizde belirlemeliyiz. Kendi coğrafyamızdaki tüm komşu halkları, esenlik içinde yaşatacak ilişkileri güçlendirmeli, şiddeti, ayrışma ve çatışmaları değil; barışı ve adaleti tesis etmeliyiz.
Duyarlı Sakarya halkı;
Platformumuz, kurulduğu günden bugüne, yerel ve küresel her türlü güç odağına, fitne ve zulme karşı halkla beraber saf tutmayı ilke edinmiştir. Bunu, darbe teşebbüsü duyumunu alır almaz, bu meydanda ve Valilik önünde, darbeye karşı tavrını ortaya koyarak bir kez daha göstermiştir. 28 Şubat darbecilerine olduğu gibi 15 Temmuz darbecilerine de direnmeyi vazife bilmiştir. 12 yıldır, darbeci tüm yapılara karşı nöbetini, her türlü haksızlığa karşı adalet yürüyüşünü sürdürmektedir. Rabb’imiz, bizi yolundan ayırmasın. Açıklamamızı, Âl-i İmrân Suresi 103. Ayet ile tamamlıyoruz:
“Hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı tutunun ve birbirinizden kopmayın. Ve Allah'ın size verdiği nimetleri hatırlayın: Siz birbirinize düşman iken kalplerinizi nasıl uzlaştırdı da O'nun lütfu ile kardeş oldunuz; ve ateşli bir uçurumun kenarında [iken] sizi ondan [nasıl] korudu. Bu şekilde Allah mesajlarını size açıklar ki hidayet bulasınız.”
Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu